Size İlham Verecek Radyo İle İlgili Filmler

Radyo, elektromanyetik radyo dalgalarındaki ses modülasyonunu önce elektronik ortama sonra da sese çeviren elektronik alet. Vikipedi böyle tanımlıyor.

Ama Radyo kelimesinin tüm dünya için konuşuyorum farklı bir anlamı farklı bir yeri var. Radyo kimi zaman bir arkadaş kimi zaman bir öğretmen kimi zaman motivasyon kaynağı. Tabi ben teknik tanımından bahsetmiyorum. Radyo programcılığını nasıl tanımlarsınız deseler yine aynı şekilde birçok farklı tanımlar size sunabilirim ama en çok hoşuma giden tanım dünyanın en önemli sabah showlarından birine imza atan Elvis Duran’nın tanımı;

Radyo (program yaparken kastediyor sanırım) elektrikli sandalyede oturmaya benzer size bu hissi verir.

Elvis Duran

Buradan birçok anlamlar çıkartabilirsiniz. Yayın yapmak çok heyecan verici, bir o kadar ciddi, yapacağınız en ufak hata sizi ipe götürebilir vs. bu tanım benim hoşuma gidiyor. Heyecan olmadan hangi iş olur ki! Hangi işte başarılı olunur ki, kast ettiğim heyecan yayındaki heyecan değil ama karıştırmayalım:) Neyse asıl konumuza dönüyorum. Bir çok radyo programcısına sorulduğunda bu mesleğe nasıl başladınız diye ya bir radyocuyu rol model alıp başladıklarını ya da bir filmden etkilendiklerini söyleyebilirler.

Bende size içinde radyo geçen, radyo programcılığını sevdiren ve bu işe gönül vermiş ya da vermek üzere olanlara ilham olabilecek benimde defalarca izlediğim radyo ile ilgili filmleri toparladım. Yine her zaman olduğu gibi unuttuğum atladığım olursa bana yazın lütfen, onları da ekleriz. Aykut Balcı aykut@aykutbalci.net adresinden bana ulaşabilirsiniz. Hemen belirteyim her hangi bir sıralama yapmadım iyiden kötüye diye hepsi çok güzel ve radyo programcılığı konusunda bilgi sahibi olmak isteyen herkes mutlaka izlemeli diye düşünüyorum.

Radyo (Radio)

Harold Jones işinden başka bir şeyle ilgilenmeyen bir futbol koçu. James Robert Kennedy ise daha çok Radio adıyla biliniyor. Zihinsel olarak ağır olduğu için okumamış, çevresindeki insanların eğlence kaynağı. Bu iki insanın yolları küçük bir kasabada kesişiyor. Ve ikisinin de kaderini değiştirecek bir ilişki başlıyor.

Günaydın Vietnam ( Good Morning Vietnam)

Savaşın acımasızlığını göstermeden, bir radyo yayını sayesinde askerlerin nasıl iyimser bir şekilde etkilenebileceklerini gösteren Günaydın Vietnam, savaşa dair son derece eğlenceli bir yapım. Adeta bu rol için yaratılmış gibi duran Robin Williams, buradaki rolüyle de Oscar’a aday olmuştu.

 Rock’n Roll Teknesi (Pirate Radio)

60’lı yıllarda İngiltere’de geçen hikayede Rock’n Roll çalan ve çok sevilen radyo DJ’leri ve onların sevenlerinin hikayesi var. DJ’lerin siyasilere karşı başlattıkları propaganda kısa sürede İngiltere geneline yayılır ve büyük bir hareketin başlangıcı olur.

Gizli Noktalar (Private Parts)

Bir gün radyodan yayılan “Howard Stern ve onun yaptıkları için herkesten özür diliyoruz” cümlesi, onu ünlü yapmaya yetmişti. Howard Stern, kısa süre sonra bir imparatora dönüşeceği bir sektördeki ilk adımlarını atıyordu. Tüm sansür mekanizmalarını bir şekilde delip geçen program formatlarıyla günaha düşkün tüm seyircileri radyonun başına toplamıştı. Howard Stern, bulunduğu noktaya tam olarak nasıl gelmişti? Howard Stern’in başrolünde kendisinin oynadığı biyografik öyküsünde kendisinin Amerika’nın en ünlü simalarından biri haline nasıl geldiği anlatılıyor. Yönetmen koltuğunda Betty Thomas’ın oturduğu filmde Paul Giamatti’yi de görmek mümkün.

Talk To Me

Dewey hapishaneye kardeşini ziyarete gittiğini birgün hapishanenin radyocusu Petey Greene ile karşılaşır. Kendisi de bir radyoda genel yayın yönetmenliği yapmaktadır. Petey hapishaneden çıkınca Dewey’e yanına uğrayacağını söyler. Dewey pek önemsemez ama o an için bu adamın ne kadar büyük bir baş belası olduğunu da tahmin edemez. Güç bela Dewey’i ikna eden Petey o zamandan sonra başkent Washington başta olmak üzere tüm siyahların idolü haline gelir. Sivri dili ile başı pek çok kez belaya girer ama bir neslin de bilinçlenmesinde öncü olur.Gerçek bir hikayeden uyarlanan ve başrollerinde Don Cheadle, Chiwetel Ejiofor, Martin Sheen’in olduğu film siyahların 60′ların ve 70′lerin renkli hayatının arkasındaki acıları, adaletsizlikleri tebessümlerle bize gösteriyor.

FM

Boş Kafalılar (Airheads)

Chazz (Fraser), Rex (Buscemi) ve Pip (Sandler) isimli üç arkadaş The Lone Rangers isimli bir rock grubu kurmuşlardır. Chazz sürekli radyo istasyonuna gizlice girer, fakat bir türlü kendi şarkılarını dinletemez,  onu hep atarlar. Chazz’ın sevgilisiyle ettiği son kavga artık ondan bu isteği daha büyükleştirir.

Kır Evi Arkadaşı (A Prairie Home Companion)

Bir gösteri salonunda seyirci önünde gerçekleşen ve radyodan canlı yayınlanan programın farazi son yayınını anlatıyor film.. Salonun sorumlusu, yıkmak ve yerine yeni bir yapı kurmak üzere salonu satın alan büyük bir Amerikan Şirketi, bol bol country şarkılarının çalındığı programın son yayını, neşeli olduğu kadar hüzünlü parçaların geçidi. Gerçek country müzisyenleriyle birlikte şarkıları söyleyenler ise ünlü kadronun birçok üyesi.

Kaybedenler Kulübü

Bağımsız ve alternatif kitaplarıyla tanınan bir yayın evinin sahibi Kaan ve Kadıköy’de bar işleten, sağlam bir efe mera ve plak koleksiyoneri olan Mete, 90’lı yıllarda sanki karşılıklı rahat bir sohbet ediyorlarmış ve kimselerin de bunu dinlediğinden haberi yokmuş gibi bir radyo programı sunuyorlardır.

Her gün farklı farklı kadınlarla takılan Kaan, barda tanıştığı Zeynep’de aradığı aşkı bulduğunda bu aşka tutkuyla başlanır. Hem de ikilinin arasındaki farklı hayat görüşlerine rağmen…

Umarım beğenirsiniz, iyi seyirler…

 

Henüz yorum yazılmamış

Yorum bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir